2 Ocak 2011 Pazar

Sosyal Medya Asosyalleştirmiyor (Mu?)

Deneme Yazıları sitesinde Ali Erkurt imzasıyla yayınlanan bir yazıyı paylaşmak istedim sizinle. Özellikle toplumumuzda yer alan anti-modern bilgisayar düşmanı insanlarca çokça ortaya atılan asosyal iddialar için güzel bir yazı olmuş. Sevgili Ali Kurt'a teşekkürler...


Yazının tam metni...

Bugünlerde sık sık duyar olduk sosyal medyanın kişiyi asosyalleştirdiğini… Sosyal ağlar insanı zombileştiriyor, asosyalleştirerek kişiye zarar veriyor gibi konular başta televizyon olmak üzere pek çok medyada da tartışılıyor. Bu tartışma içinde ben, sosyal medyanın kişiyi asosyalleştirdiğine değil; daha da sosyalleştirdiğine inananlardanım… Peki neden?

Öncelikle bahsi geçen asosyalin anlamına bakalım. Türk Dil Kurumu ve Vikipedi’ye göre asosyal:

TDK:
1 . Sosyal olmayan.
2 . toplum bilimi Genel kabul görmüş kuralların dışında hareket eden.

Vikipedi:
Kalabalık ortamlarda bulunmayı sevmeyen kişidir. Kimsenin olmadığı sakin yerler bu tip insanlar için her zaman ilgi çekicidir. Kalabalık ortamlarda genelde saklanma isteği içindedirler. Bu yüzden toplumdan zamanla uzaklaşırlar.

Sosyal medyanın kişiyi asosyalleştirdiği konusunda benim görüşüm, kişiyi “asosyal bir yaratık” haline getirmediğidir. Çünkü sosyal medya sayesinde daha da sosyalleştiğime -ki buradaki anlamıyla sosyalleşmeyi “insan içine karışmak” anlamında kullandığımızı varsayarsak- inanıyorum. Çünkü ben sosyal medya aracılığıyla yeni insanlarla tanışıyor, onlarla ortak noktalarımı yüz yüze paylaşabiliyorum.

Örneğin, yüz yüze hiç görüşmediğim ancak sosyal medyadan takip ettiğim birisini Facebook’ta arkadaş olarak eklediğimi düşünelim. Bir süre bu kişi ile sosyal medya üzerinden görüştüğümü, belli bir samimiyet kurduğumu varsayalım.

Bu samimiyet ile o kişiye yüz yüze görüşme teklifinde bulunacak derecede sosyal, girişken ve cüretkar olabiliyorum. İş bununla da bitmiyor…

Bu kişi ile görüşmek için sözleştikten sonra, gerçek hayatta (offline) karşılaştığımda da aynı samimiyet devam ediyor ve sanki bu kişiyi yıllardır tanıyormuşum hissine kapılıyorum. İşte bu samimiyet ve diğer hisler sayesinde, daha çok sosyalleştiğimi düşünüyorum.

Buna ek olarak, tanıdığım ve her gün de görüştüğüm arkadaşlarımla dahi, sosyal medya üzerinden pek çok malzeme ile sohbet şansı bulabiliyoruz. “Paylaştığım videoyu gördün mü?” sorusu ile muhabbet başlıyor ve sosyallik katlanarak devam ediyor.

Benim bu yazıdaki sosyalleşme tanımım, ExactTarget‘ın yaptığı bir araştırma ile de destekleniyor.

Yapılan bu araştırma ABD’li kullanıcıları baz alıyor. Araştırmada kişilerin Facebook kullanımı arttıkça, bu kişilerin yüzde 27′sinin arkadaşlarıyla yüzyüze görüşme oranının da arttığı sonucu çıkıyor. Kişilerin yüzde 13′ü arkadaşlarıyla daha az yüz yüze görüşüyor, %60′ının görüşme oranında değişiklik olmuyor.

Twitter kullanımı arttıkça, kullanıcıların %46′sı arkadaşlarıyla yüz yüze görüşmelerin arttığını söylerken,%7′si azaldığını söylüyor. %33′ü ise telefonla aramaların sıklaştığını,%13′ü ise daha az telefon görüşmesi yaptığını belirtiyor. *

Burada bir noktanın daha altını çizmekte fayda var:

Bütün gününü bilgisayar başında zombi gibi geçirip, insan içine çıkmayan, yaşam fonksiyonları bir monitöre bağlı olan bir kişinin “asosyal” durumunu, sosyal medyaya yüklemek de haksızlık olacaktır. Sonuçta sosyal medyadan önce de sosyaldik. Şimdi ise sosyalleşmemiz için çok daha fazla araç var. Evet, internet ile sınırlar kalkmıştı ama sosyal medya ile sınırlar bir kat daha kalktı ve kişiler arası mesafe neredeyse sıfıra indi. Sosyal medya sayesinde daha özel, daha ulaşılabilir, daha önemli kişiler olduk.

Sizce de öyle değil mi?

denemeyazilari.com

Hiç yorum yok: